• Kasım 7, 2018
  • 0

Özet

İnsan; yaratılış itibariyle hedefleri ve hayalleri olan, bu hedeflere ulaşmak için her koşulda çabalayan bir varlıktır. Bu hedefler; para, mal, mülk gibi kimi zaman maddi, kimi zaman da itibar, şan, şöhret gibi manevi olsa da mücadele her zaman olmuştur.

Hedefe ulaşmak isteyen insan girdiği rekabet ve mücadele içinde her zaman adil ve etik davranmak konusunda iç motivasyonunu koruyamamakta; “hedefe ulaşmak için her yol mübahtır” yaklaşımıyla bazen etik kuralları çiğneyebilmektedir.

Etik dışı yollar süreçleri kolaylaştırıp hızlandırsa da elbet bir gün adaletin tecellisi tüm kazanımların mahvına, tüm edinimlerin yitirilmesine sebep olabilmektedir.

Bu çalışmamızda etik dışı yollarla en dipten zirveye çıkışın ve epik bir çöküşün hikayesini inceleyip Lance Armstrong’un ibretlik hikayesi üzerinden spor etiği kavramını, spor etiğinin en somut parametrelerinden doping kavramı, dopinge iten motivasyonlar, denetim mekanizmaları ve spor etiğinin sürdürülebilirliği açısından dopingin önlenmesi çabalarına değineceğiz.

Çarpıcı bir kariyer hikayesi; ölümün eşiğinden zirveye, zirveden sıfırın altına

Lance Armstrong; 30 yıllık profesyonel kariyere sığdırılan dünya çapında sansasyonel başarılar, rekorlar, ölümün eşiğinden dönüş, hayata tutunma ve sonunda spor etiğine aykırı davranışların itirafıyla gelen dramatik bir çöküş ve tüm kazanımların kaybediliş hikayesi.

1971 yılında ABD’de dünyaya gelen Lance Edward Armstrong çocuk yaşlarında triatlon ile başladığı spor serüvenine bisiklet ile devam etmiş ve henüz 14 yaşındayken profesyonelliğe adım atmıştır.

Henüz çok erken yaşta; sadece 25’inde kanser hastalığına yakalandı ve 2 yıl süren yoğun bir mücadelenin ardından 1998 yılında sağlığına kavuşarak 1999 yılında profesyonel müsabakalara dönüş yaptı. 1999 yılındaki bu dönüş muhteşem bir serinin başlangıcı oldu ve tam 7 yıl üst üste Tour de France şampiyonu olarak sarı mayo ile adeta özdeşleşti. Bu büyük başarının yanı sıra onu ulusal kahraman yapan ise kanser ile mücadeleyi kazandıktan sonra böylesine epik bir başarıya imza atmasıydı. Bu süper kahraman diğer tüm sporcular tarafından kopyalanmaya değer güçlü bir zafer iradesi örneği olmuştu. Takım arkadaşı tarafından doping kullanmakla suçlandıktan sonra Lance, Ocak 2013’te bir TV programı sırasında uyuşturucu hilesiyle ilgili suçunu kabul etti. Suçunu itiraf etmesi büyük bir skandala neden oldu. 1998’den itibaren kazandığı tüm madalyalarını, ödüllerini ve mali ikramiyelerini geri verdi. Son olarak Armstrong, yoğun fiziksel aktiviteler nedeniyle hiç kimsenin steroid olmadan bu kadar yorucu bir turnuvayı kazanamayacağını iddia etti. (Ibrayeva, 2016)

Armstrong’un bu inanılmaz yükselişi ve yükselişinden daha çarpıcı ve hızlı inişi tüm sporcular için ibretlik bir hikayedir. Belki de sadece sporcular için değil; profesyonel hayatta yükseliş için etik değerleri göz ardı eden herkes için yol ve yöntem seçimlerinde düstur belirleyici bir skandaldır. İlerlemenin ve yükselmenin her alanda kuralları tanımlanmamış olabilir. Ancak kural dışı yollar, tavır ve yöntemler mutlaka bellidir. Rekabet içinde olan tüm tarafların uyması gereken kurallar veya kaçınması gereken kural dışı hallerin tümü işte tam bu noktada “etik” kavramı ile sınırları belirlemektedir.

Spor etiği ve doping

Spor etiği çok çeşitli yönlerden ele alınabilen çok yönlü bir kavramdır. Bir futbol maçında rakip kaleci sakatlanmışken boş kaleye topu yuvarlamayıp oyunu durduran bir oyuncu etik davranış göstermekle övülebilir. İddiası kalmamış bir takım ile bir açıdan ölüm-kalım maçına çıkan bir takımın maç öncesinde anlaşması ise etik dışı bir davranıştır. Uluslararası turnuvalarda farklı gruplarda olan aynı ülke takımlarının birinin diğeri lehine olması halinde yenilmek üzere maça çıkması ise yine farklı bir etik dışı davranıştır. Formula 1 yarışlarında önde olan ama genel klasmanda şampiyonluk iddiası bulunmayan sporcunun takım arkadaşına kolaylıkla geçilerek onun şampiyonluğuna destek olması da tartışılan bir etik ihlali olabilmektedir.

Spor etiğinde bazen de sporcunun denetim ve gözetiminden daha etkili olan caydırıcı güç sporcunun vicdanı olabilmektedir. 1984 yılında düzenlenen yaz olimpiyat oyunlarında judo final maçında Muhammed Ali Raşvan, önceki maçında sağ bacağından sakatlanmış olan rakibinin sakat bacağına bir defa bile vurmamış, kolaylıkla kazanabileceği bir galibiyet yerine onurlu bir ikinciliğe tercih etmiş ve spor tarihinde nadir görülebilecek bir etik davranış ile hafızalarda yer edinmiştir.

En somut ve haksız rekabete yol açan etik dışı davranışlardan birisi ise doping kullanımıdır. Kullanımı yasaklanmış olan çeşitli ilaç ve kimyasal maddeler ile sporcuların kondisyon ve güçlerini artırması doping kullanımı olarak tanımlanmış olup spor müsabakalarından men edilmeye ve kazanmış olduğu ödül ve madalyaların iptal ve iade edilmesine varana kadar ağır yaptırımlar uygulanabilmektedir.

Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve Spor Etiği

Ölçülebilir ve gözlemlenebilir olması açısından rekabetin neredeyse somutlaştığı bir alan olan spor müsabakalarında bu yönüyle etik kavramının en hassas ve en ileri seviyede takip edildiği ifade edilebilir. Yoğun takip ve denetimler ile ağır cezai yaptırımlar neticesinde spor etiği belki de bu kavrama en üst düzeyde önem atfedilen alandır. Dünya çapında spor etiği tanımını detaylı ve kapsamlı biçimde ele alan Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) spor ve rekabet ruhunu en üst düzeyde korumak için etik kuralları bir başlık altında yayınlamaktadır. (IOC,2016)

Ayrıca Uluslararası Olimpiyat Komitesi 1999 yılında İsviçre’nin Lozan Kentinde topladığı “Birinci Dünya Sporda Doping Konferansı’nda” dopingle mücadele için World Anti Doping Agency / Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA)’nın kuruluş kararını almıştır. İlginç bir tesadüf olmalı ki bu karar da 1998 yılında bisiklet dünyasını sarsan bir doping skandalı üzerine gündeme alınmıştır. Bir bisiklet takımında çalışan bir görevlinin aracında ve bir takımın yerlerinde doping maddelerinin bulunması, görevlinin tutuklanması ve bazı takımların bu sebeple yarışlardan çekilmesi büyük bir sansasyona sebep oldu. Bu olay neticesinde WADA’nın kuruluşu ile birlikte dünya çapında doping konusunda hem denetimler artmış hem de bilimsel çalışmalar hız kazanmıştır. WADA her yıl yayınladığı yasaklı maddeler listesi ile doping kapsamını güncel tutmaya devam etmektedir. (WADA, 2023)

Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA) ile birlikte spor etiğinde yeni dönem

İlginç bir tesadüf olarak tanımlamamızın sebebi ise 1998 yılında Fransa Bisiklet Turu’nda ortaya çıkan doping skandalı neticesinde kurulmasına karar verilmiş olan dopingle mücadele ajansı bu konuda etkin bir iradenin ortaya konulacağını gösterirken takip eden yıllarda Fransa Bisiklet Turu’nda sporcuların doping kullanmaya devam etmeleri, doping sayesinde şampiyonluklar kazanmaya fütursuzca cesaret etmeleridir. Tablo 1’de listelenen sporcular ve şampiyonluk yıllarına dikkat edilirse WADA’nın kuruluşunun ardından yıllarca sporcular doping ile şampiyon olmaya devam etmişlerdir.

Tablo 1’de doping kullanımı sebebiyle şampiyonlukları elinden alınan sporcular ve şampiyonluk yıllarını incelediğimizde aslında burada iki husus dikkatimizi çekmektedir.

1999 yılında WADA’nın kuruluşundan öncesinde doping ile ilgili skandal doping maddelerinin bir görevlinin aracında ve takımların çalışma alanlarında bulunmuş olmasından kaynaklanması, WADA’nın kuruluşundan sonra ise sporcularda tespit edilmeye başlanmasıdır. Diğer husus ise bisiklet sporcularında doping tespitinin 2010 sonrasında görülmemesidir. Burada da 2012 yılında Armstrong skandalının patlaması bir milat olarak görünmektedir.

Tablo 2’de WADA tarafından yapılan denetimlerde alınan numunelerin yıllara göre değişimini ve bu numuneler arasında rastlanan pozitif örnek sayı ve pozitif örneklerin toplam numune sayısına oranını yüzdesel olarak görebiliriz.

Yukarıdaki tablo verilerini kullanarak oluşturduğumuz Grafik 1’de numune sayılarının yıllara göre artış eğilimi açıkça görülebilmektedir. Pandemi nedeniyle kısıtlamaların yaşandığı 2020 yılı göz ardı edilmelidir.

Grafik 1’de sağ y ekseni toplam numune sayılarını, sol y ekseni ise pozitif numune sayılarını göstermektedir. Toplam numune sayılarının yıllar içinde artma eğilimi açık bir biçimde görülebilmekte, bu da denetimlerin yaygınlaştığı ve denetim altyapı ağının genişlediğinin göstergesidir.

Dopinge iten motivasyon

Denetim ve ceza mekanizmaları her geçen gün geliştirilip başka bir ifadeyle çember böylesine daralırken ve cezalar bu kadar ağırken doping kullanmaya tevessül etmek akla ve mantığa çok uzak görünmekte değil midir?

Doping ile tüm kariyer birikiminin ve tüm kazanımların kaybedilmesi riskinin ne kadar yüksek olduğunu, bu konuda tüm dünyada ciddi bir önleme ve denetim mekanizması olduğunu ortaya koyduktan sonra gencecik sporcuların hangi motivasyon ile dopinge itildiği bambaşka bir soru olarak ortaya çıkmaktadır.

2011 Dünya Şampiyonalarına katılan sporcuların %30’undan fazlası kariyerleri boyunca yasaklı maddeler kullandıklarını itiraf etmiştir. Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA) tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre, sporcular aşağıdaki nedenlerden dolayı yasaklı madde ya da yöntemi kullandığını belirtmiştir:

  • Rakiplerinin doping kullandığına dair bilgi veya inanç,
  • Başarıya ulaşmak için mümkün olan her şeyi yapma kararlılığı,
  • Antrenörlerden, ebeveynlerden veya akranlarından doğrudan veya dolaylı baskı,
  • Hükümet ve/veya yetkililerden gelen baskı,
  • Performansı artırmak için yasal ve doğal yöntemlere erişim eksikliği (örn. beslenme, psikoloji ve uygun eğitim),
  • Başarı ve performansa ilişkin topluluk tutumları ve beklentileri,
  • Maddi ödüller,
  • Bu beklenti ve ödülleri kolaylaştırmada medyanın etkisi (Çelik, B. ve ark., 2022)

Bu araştırmanın sonuçları aslında doping konusunda bilinç eksikliği ve fırsat eşitsizliğinin yanı sıra sporcular dışında spora müdahil olan kişi ve kurumların da ne kadar etkin olduğunu ortaya koymaktadır. Sporcuların doping niteliğindeki kimyasal maddelere erişiminin ancak onları çalıştıran antrenörler veya kulüpler kanalıyla kolaylaştırılabilir olması ve sporcuların bu maddeleri kullandıklarında bunun bu kişiler tarafından fark edilemiyor olması çok da olası değildir.

Bu durum şu sonucu doğurmaktadır; doping ve yasaklı madde kullanımı bireysel olarak sporcunun kariyerini ve geleceğini riske atarken doping sayesinde oluşacak dolaylı kazanımları edinen üçüncü taraflar direkt yaptırımlarla karşılaşmamaktadırlar. Dolayısıyla sporcuların bilinçlenmesi ve etik davranışa özendirilmesi hususunda bu çevreler bir bariyer oluşturabilmektedirler.

Sonuç ve değerlendirme

Fransa Bisiklet Turu özelinde bu konuyu incelediğimizde sporcular her ne kadar 1999 yılında WADA devreye girse de doping kullanmaya muhtelif motivasyonlarla cesaret etmeye devam etmişlerdir. Bu alanda denetimlerin yapılıyor olması cesaretlerini kırmamış diyebiliriz. Ne zaman ki bu denetimler sonucunda etkili cezalar uygulanmaya başlamış; 2010 sonrasında doping sebebiyle ceza ve iptale sebep olacak bir olay yaşanmamıştır.

Buradan varabileceğimiz sonuç denetimlerin mutlaka olması gereği yanı sıra denetimler neticesinde ağır ve etkili cezaların da uygulanması gereğidir. Sporcu ile birlikte sporcunun kurumsal destekçileri olan sponsor, antrenör ve takımlarının dahi yaptırıma maruz bırakılması sporcu bilincinin gelişmesinde önemli rol oynayacaktır.

Elbette göz ardı edilmemesi gereken bir husus da her konuda olduğu gibi doping konusunda da bilimin ilerleme hızıdır. Bugün artık ilaçlar yerine sporcuların gen yapısına müdahale edilmesi de etik dışı bir doping yöntemi olarak kabul edilmekte, tespiti oldukça zor olan bu alanda çalışmalar yürütülmektedir. (Egesoy, H. ve ark. 2013)

Gen dopingi olarak tabir edilen yöntem sizce doping sınıflamasına girmeli mi?” sorusuna antrenör ve sporcuların verdikleri cevaplar incelendiğinde, antrenörlerin %71,3’ü evet cevabını verirken, antrenör adaylarının %53,9’unun evet cevabını verdiği bulunmuştur. Bu sonuca göre, antrenör adaylarının gen dopingi hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı görülmektedir. Enjeksiyonla basit bir şekilde uygulanabilen, kan veya idrar testleriyle anlaşılamayan gen dopingi, sporda centilmenlik ruhuna en yeni tehditlerden biridir. (Çelik, B. ve ark., 2022)

Kaynaklar:

Çelik, B., Certel, Z., Bahadır, Z., Makaracı, M., (2022) Doping Knowledge Levels and Opinions of Trainers and Trainer Candidates Working with Athletes in Individual Sports, International Journal of Turkish Sport and Exercise Psychology, S.96-108

Dimeo, P., (2014) Why Lance Armstrong? Historical Context and Key Turning Points in the ‘Cleaning Up’ of Professional Cycling, International Journal of the History of Sport, Vol. 31, No. 8, S.951–968

Egesoy, H., Gümüşdağ, H., Kartal, A., (2013) Gen Dopingi ve Sportif Performans, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.71-85

Ibrayeva, B., (2016) Doping in sport: what is the right thing to do? European Research

International Olympic Commitee (2016) “ETHICS: Book Code of Ethics-2016”, https://stillmed.olympic.org/media/Document%20Library/OlympicOrg/Documents/Code-of-Ethics/2016/Book-Code-of-Ethics-2016.pdf#_ga=1.3933360.1825400813.1462208118

Leeds, M.A., (2010) Is bad news always bad? The impact of Floyd Landis’s rise and fall on Phonak, Applied Economics Letters, S.805-808

Vandeweghe, H.,(2016) Doping in Cycling: Past and Present, The Economics of Professional Road Cycling, S.285-311

WADA, (2022) World Antı-Dopıng Code International Standard Prohibited List 2023, https://www.wada-ama.org/sites/default/files/2022-09/2023list_en_final_9_september_2022.pdf,

WADA, (2023) Antı-Dopıng Testıng Fıgures Report, https://www.wada-ama.org/en/data-research/anti-doping-statistics

Emre Altuntaş, İnşaat Mühendisi

12.03.2023

 

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *